Kısa süre önce Biology dergisinde yayınlanan çalışmamızda, Doğu Akdeniz bölgesinde çok hızlı artan yabancı istilacı türlerden zehirli balon balıkları ile insanlar arasındaki etkileşim kayıtlarını, ilk defa kapsamlı bir şekilde derledik.
Dr. Aylin Ulman önderliğinde ve bölge ülkelerinden araştırmacılarla ortaklaşa hazırlanan araştırma, son 19 yılda en az 171 kişinin balon balığını besin olarak tüketerek zehirlendiğini ve zehirlenenlerden 27’sinin hayatını kaybettiğini ortaya koydu.
Son yıllarda balon balığı saldırılarında yaşanan artışı da gözler önüne seren çalışmaya göre, 2017’den bu yana artan saldırılardan en az 28 kişi etkilendi, bu kişilerin üçü ampute edildi. Saldırıların sekizi, Türkiye denizlerinde gerçekleşti.
Balon balıkları, halk sağlığının yanı sıra biyolojik çeşitliliği ve balıkçılığı da tehdit ediyor.
Akdeniz’deki en zehirli balon balığı türlerinden zehirli balon balığı (Lagocephalus sceleratus) (üstte) ve cüce balon balığı (Torquigener hypsolgeneion)(sağ altta) illüstrasyonları. Telif: Marc Dando – Ulman ve ark. 2024 Biology,13(208)
Kıyılarımızdaki balon balıkları son 10 yılda arttı
Akdeniz kıyılarında son 10 yıldır yaşanan en büyük sorun, yayılımı ve bolluğu büyük hızla artan, zehirli balon balığı (Lagocephalus sceleratus) ve cüce balon balığı (Torquigener hipselogeneion) adlı istilacı yabancı türler. Bu türler, hem balıkçılığa doğrudan zarar vererek ekonomik kayıplara neden oluyor hem de halk sağlığını tehdit ediyor. Her iki türün de vücudunda bulunan ve ‘‘TTX’’ olarak bilinen toksinin besin olarak tüketilmesi, ölümcül olabiliyor.
Dünya çapında 200’e yakın farklı türü olan balon balığının 13 türüne Akdeniz’de rastlanıyor ve bunların altısı, Akdeniz’e Süveyş Kanalı yoluyla girmiş türler. Zehirli balon balığı, Türkiye kıyılarında ilk defa 2003 yılında tespit edilmesinin ardından, bugün Akdeniz Havzası’nın tamamına yayılmış durumda. Cüce balon balığı ise Akdeniz’de ilk kez 1987 yılında İsrail sularında görülmüş, ardından 2002 yılında Fethiye’de rapor edilmiş. Ancak son yıllardaki hızlı artışına kadar oldukça ender gözlenmiş bir tür.
Zehirli balon balığı, adaptasyon ve yayılım hızı sayesinde yüksek bir bolluğa ulaşmayı başardı. Ancak çevreye, ekonomiye ve insan sağlığına yönelik tehditleri nedeniyle Akdeniz’deki en zararlı istilacı türlerden biri olarak kabul ediliyor.
Gagamsı dişleriyle sert nesneleri bile kesebiliyor
Bu iki zehirli balık türü, yalnızca en yüksek toksisite düzeyine sahip olmaları dolayısıyla değil, benzersiz ağız-diş yapıları nedeniyle de ciddi zararlar verebiliyorlar. Nitekim balon balıklarının parçası olduğu taksonomik ailenin ismi de Yunanca’da ‘‘dört dişli’’ anlamındaki ‘’tetra-odontas’’ kelimesinden geliyor.
Balon balıklarında üstte ve altta bulunan ikişer adet diş, adeta bir papağan gagasına benzer şekilde kaynaşmıştır. Bu dişler, kök hücre büyümesi yoluyla sürekli yenilenir, yeni katmanlar geliştirerek güçlenir. Tamamen balon balıkları ailesine özgü olan bu gagamsı ve keskin yapı, kemik, kabuk ve hatta metalden yapılmış sert nesneleri dahi zahmetsizce kesebilmelerini sağlar.
Zehirli balon balığı (Lagocephalus sceleratus) diş yapısı.
Telif: Doç.Dr. Ali Rıza Köşker – Ulman ve ark. 2024 Biology,13(208)
Bu gelişkin diş yapısı, balon balıklarının Akdeniz’deki yerel balık türlerine ve balıkçılığa verdiği zararın da temel sebebi. Bu sayede zehirli balon balıkları, yengeçten denizkestanesine, midyeden kalamara ve dip balıklarına kadar, oldukça geniş bir ekolojik alanda dağılım gösteren denizel organizmaları avlayabiliyor. Nitekim Akdeniz’deki yerel balık türlerinin ve kafadanbacaklılar gibi bazı omurgasız canlıların stoklarını azalttıkları rapor ediliyor. Bunun yanı sıra, balıkçıların ağlarına girdiklerinde, hem diğer balıkları yağmalıyor hem de dişleyerek ağlara zarar veriyorlar.
Tüketenler zehirleniyor
Zehirli balon balığı ve cüce balon balığının dokularında, insan tüketimi için güvenli olmayan seviyelerde nörotoksin tetrodoksin (TTX) bulunuyor. Bu nedenle, bu balıkların besin olarak tüketilmesi, insan sağlığına ciddi bir tehdit oluşturuyor. TTX, tüketen kişinin hücrelerindeki sodyum kanallarını bloke ederek ölümüne sebep olabilir.
Zehirlenme belirtileri, genellikle TTX tüketiminden 10 ila 45 dakika sonra ortaya çıkar; fakat altı saate kadar gecikmelerle de rapor edildiği olmuştur. Zehirlenme vakaları genellikle 6 ila 24 saat içinde ölümle sonuçlanır. 24 saat içinde solunum yetmezliğinden hayatını kaybetmeyen hastalar, genellikle herhangi bir kalıcı işlev veya doku bozukluğu olmadan iyileşir.
Saldırılar yazın, zehirlenmeler kışın artıyor
Fiziksel saldırıların, beklendiği gibi, turizm mevsiminde yani yaz aylarında yoğunlaştığı tespit edildi. Öte yandan bu balıkların besin olarak tüketimine bağlı zehirlenme vakaları, kış aylarında çok yüksek oranda meydana geliyor. Bu durum, balon balıklarının zehirli olduğuna ve tüketilmemesi gerektiğine yönelik uyarıların ancak turizm sezonunda haberleştirilmesine bağlı olabilir.
Diğer yandan, kaydedilen vaka sayısı 2019 yılından itibaren çok büyük oranda artarken, ölüm vakaları düşük düzeyde kalmıştır. Doğu Akdeniz’de balon balığı popülasyonu ciddi oranda artarken ölüm seviyelerinin artmaması, büyük oranda, balon balıklarıyla ilgili haberlere medyada daha çok yer verilmesinin ve ülkelerin yürüttüğü farkındalık kampanyalarının başarıya ulaşmasının bir sonucu.
Balon balığı istilası neden arttı?
İklim değişikliğinin, Akdeniz gibi ılıman iklim kuşağı ekosistemlerinde yarattığı büyük değişimler, özellikle son 10 yılda oldukça görünür hale geldi. Akdeniz, küresel ortalamadan yüzde 20 daha hızlı ısınırken deniz seviyesinin de 2100 yılına kadar bir metre kadar yükselmesi bekleniyor. Dünyada en hızlı ısınan ve tuzluluğu gittikçe artan Akdeniz’in canlı toplulukları da giderek değişmeye başladı. ‘‘Akdeniz’in tropikleşmesi’’ olarak adlandırılan bu süreç, zehirli balon balıkları da dahil olmak üzere Kızıldeniz kökenli yabancı istilacı denizel canlılarının sayısındaki artışı ifade ediyor.
Bu sürecin en belirgin özelliği, Hint-Pasifik kökenli Kızıldeniz türlerinin, 1869’da insan eliyle yapılan Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e geçmesi ve burada yaşama başarısı göstermesi. Burada etkili olan bir unsur da, Akdeniz’in tropikleşmesinin, yabancı türlerin yerel türlerle rekabetten avantajlı çıkacakları koşullar oluşturması.
Nitekim yabancı türler, Doğu Akdeniz’de giderek daha fazla rapor ediliyor. Yalnızca son 10 yılda, yeni tür sayısı yüzde 40 oranında arttı. Süveyş Kanalı’na yaklaştıkça, kaydedilen yabancı tür sayısı da yükseliyor. Bu yabancı türler, yeni geldikleri ekosistemlerdeki biyolojik çeşitliliği, gıda güvenliğini, insan sağlığını ve refahını tehdit etmeye başladıklarında ‘‘istilacı’’ olarak adlandırılıyorlar. Biyoçeşitliliği yüksek olan Akdeniz, binin üzerinde yabancı türle, dünyanın en çok işgal edilen deniz bölgesi.
Fiziksel saldırılar artabilir
Ne yazık ki iklim değişikliği nedeniyle Akdeniz’in genelinden de fazla ısınan Doğu Akdeniz, balon balıklarının popülasyonlarını artırması için giderek daha uygun şartlara sahip bir bölge haline geliyor. Yakın gelecekte, özellikle turizm sezonunda, balon balıklarının fiziksel saldırılarının artabileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Buna karşın, balon balığı tüketimine bağlı zehirlenme ve ölüm vakalarının önlenmesinde, balon balıklarının zehirli olduğunu halka ileten eğitim ve bilgilendirme çabalarının oldukça etkili olduğu görülüyor. Ancak çok fazla yabancı turist çeken Doğu Akdeniz’de bu kampanyaların artarak devam etmesi ve plajlarda ve marinalarda yer alan uyarıların farklı dillerde de sunulması önem taşıyor.
Bilgilendirme kampanyalarının, yerel halkı ve turistleri balon balığı tüketmenin riskleri konusunda bilinçlendirmesi ve balon balıklarının saldırgan davranışları konusunda uyarması gerekiyor. Aynı zamanda, tıbbi müdahalede bulunacak, özellikle acil durum hekimleri, klinik semptomları tanıma konusunda eğitilmeli. Son olarak, iklim değişikliğinin sebebiyle artan istilacı yabancı türlere yönelik araştırmalarda, hem ekolojik hem halk sağlığı hem de sosyo-ekonomik açıdan bölgesel iş birlikleri geliştirilmesinin şart olduğu görülüyor.
Deniz Bilimci
Prof.Dr. Nazlı Demirel, denizel ekosistemler ve biyoçeşitliliğin korunması ile ekosistem yaklaşımlı balıkçılık yönetimi konularında uzmanlaşmış bir deniz bilimcidir.
2001 yılında İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden mezun olmuş, 2004 yılında yüksek lisansını 2010 yılında ise doktorasını İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü’nde tamamlamıştır.
Misafir araştırmacı olarak 2013-2015 yılları arasında Almanya’da GEOMAR Helmholtz Ocean Research Kiel Enstitüsü’nde Dr. Rainer Froese ile balıkçılık dinamikleri ve balık stokları üzerine çalışmalar yürütmüştür. Şu anda dünya balıkçılığında en yaygın kullanılan ve “veri-seti sınırlı” balık stokları için geliştirilen iki farklı stok değerlendirme yönteminin geliştirici ekibinde yer almıştır. Halen, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsünde görev yapmakta ve lisansüstü düzeyinde komünite ekolojisi, balık biyoçeşitliliği derslerini vermektedir.
Akademik yaşamı boyunca, ekosistem sağlığı, biyoçeşitliliğin zaman içindeki değişimi, denizel canlıların popülasyon dinamikleri, balık stoklarının durum analizi ve balıkçılık yönetimi üzerine ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok proje ve çalışma grubunda araştırıcı, uzman, yürütücü ve koordinatör olarak yer almıştır.
Bilimsel yayınları, Fish and Fisheries, Marine Policy, Ocean and Coastal Management, Marine Environmental Research, Regional Environmental Change, Frontiers in Marine Science gibi dergilerde yayımlanmıştır.
Uzmanlık Alanları: Ekosistem Temelli Yönetim; Ekosistem Korunması; Sürdürülebilir Balıkçılık; Balıkçılık Dinamikleri; Ekosistem Modelleri