Avrupa’nın en yoğun nüfuslu kenti olan İstanbul’da kentsel ısı adası etkisinin haritasını çıkarmayı amaçlayan, yazarları olduğumuz yeni bir çalışma, kentsel alanların kırsal alanlara kıyasla yaklaşık yıllık bazda 1°C daha sıcak olduğunu ortaya koydu.
2016-2022 yılları arasında şehrin farklı yerlerindeki 30 istasyondan alınan verileri analiz eden çalışmamıza göre bu fark, en serin dönemlerde 1,3°C ila 1,6°C’ye kadar çıkabiliyor. Ayrıca kentsel alanlarda, sıcaklıkların 35°C’nin üzerine çıktığı gün sayısı da daha fazla.
Şehrin özellikle güneyinde, Marmara Denizi’nin serinletici etkisi kendini hissettiriyor. Buna karşın, kentsel ısı adası etkisini dağıtmadaki en önemli unsur olan rüzgardan yeterince faydalanılamıyor. Oysa kuzeydoğu rüzgarlarını doğru yönlendirerek şehir boyunca serinleme sağlamak mümkün olabilir. Bunun için özellikle İstanbul’un dere hatları boyunca yeşil koridorlar yaratmak önem taşıyor. Bu aşamada mevcut dere hatları kayda değer potansiyel taşıyor.
”Son 50 yılda, 270 bin hektar olan İstanbul’un orman alanı, yaklaşık %12 azalarak 238 bin hektara geriledi. Bu olumsuz gelişmeler, kentsel ısı adası etkisini giderek daha fazla hissetmemize neden oluyor.”
50 yılda ormanların %12’si yok edildi
Kentsel ısı adası, kentlerin, çevrelerindeki banliyölere ve kırsal veya ormanlık alanlara kıyasla daha fazla ısı üretip tutması sonucu oluşur. Bu etki nedeniyle, kentlerde daha yüksek sıcaklıklara tanık oluruz.
Tabii ki kentsel ısı adası ile arazi kullanımı ve arazi örtüsü arasında net bir ilişki var. Dünyada nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu alanlar olan metropoliten kentler, nüfus baskısıyla birlikte genişledikçe, arazi kullanımı ve arazi örtüleri de değişiyor.
Örneğin İstanbul, Marmara Denizi kıyısına paralel olarak doğu-batı yönünde genişleyen bir kent. Ne var ki artan nüfus ve buna bağlı yapı ihtiyacı nedeniyle kuzeye doğru da bir genişleme görülmeye başlandı.
Bu durum, İstanbul’un akciğerleri olarak nitelendirilen orman alanlarını baskı altına aldı, tahrip edilmelerine neden oldu. Son 50 yılda, 270 bin hektar olan orman alanı, yaklaşık %12 azalarak 238 bin hektara geriledi. Bu olumsuz gelişmeler, kentsel ısı adası etkisini giderek daha fazla hissetmemize neden oluyor.
Kent merkezlerinde ortalama sıcaklıklar daha yüksek
Kentsel ısı adası etkisinden kaynaklanan ısı farklarının nerelerde ve ne ölçüde olduğunu tespit etmek ise detaylı bir inceleme gerektiriyor. Yeni çalışmamız, Avrupa’nın en yoğun nüfuslu kenti olan İstanbul’un kentsel, kırsal ve ormanlık alanları arasındaki sıcaklık farklarını çok yönlü bir bakış açısıyla irdeliyor.
Bu çalışma kapsamında, 2016-2022 yılları arasında İstanbul’un farklı yerlerindeki 30 meteoroloji istasyonundan hem çeşitli sıcaklık verileri hem de rüzgar hızı ve ortalama nem gibi iklim verileri aldık. Bu verileri analiz ederek, kentsel ısı adalarının İstanbul’daki dağılımını ve potansiyel etkilerini ortaya çıkardık.
Çalışmanın bulgularına göre İstanbul’un kentsel alanlarının ortalama sıcaklık değerleri, kırsal alanlardan yıllık bazda yaklaşık 0,9°C daha yüksek. Ormanlık alanlarla kıyaslandığında ise fark 1,05°C’ye kadar çıkıyor. En serin anlarda kaydedilen minimum sıcaklıklar söz konusu olduğunda farkın daha da artarak 1,3°C ve 1,6°C’ye ulaştığını tespit ettik. Temmuz ve Ağustos aylarında ise sıcaklıklar kentsel ortamlarda, İstanbul’un kuzey ormanlarına göre 2-3 °C daha fazladır. Her iki durumda da, Anadolu yakasındaki Tuzla-Kadıköy hattı ile Avrupa yakasındaki Fatih-Büyükçekmece hattındaki kentsel alanların, kırsal ve ormanlık alanlardan daha sıcak olduğu görülüyor.
‘’İstanbul’da özellikle kuzeydoğudan gelen rüzgarları uygun şekilde yönlendirerek serinletici etkilerinden faydalanmak mümkün. Bu nedenle şehirde kuzeydoğu ve güneybatı yönünde yeşil koridorlar oluşturmak büyük önem taşıyor.’’
Marmara Denizi serinletici etki yapıyor
35°C ve üzeri sıcaklıkların yaşandığı günlerin ise İstanbul’un kentsel alanlarında, kırsal ve ormanlık alanlara göre sırasıyla iki ve dört gün daha fazla yaşandığını tespit ettik. Özellikle Tuzla, Maltepe, Şişli, Florya, Fatih ve Güngören gibi ilçeler, sıcak gün sayısının yüksekliği ile öne çıkıyor.
Öte yandan Marmara Denizi’ne yakın kentsel alanlarda ise sıcak gün sayısının daha düşük olduğu görülüyor. Bu bölgelerde 35°C’yi aşan sıcaklıkların daha seyrek gözlenmesi, denizin serinletici etkisine dair bir önemli bir hatırlatma olarak kabul edilebilir.
Rüzgardan faydalanmak için yeşil koridorlar yaratmalı
Serinletici etki yaratabilecek bir diğer unsur olan, kuzeydoğudan gelen serinletici rüzgarlardan ise İstanbul’da yeterince yararlanılamadığı görülüyor. Çalışmanın bulguları, İstanbul’un kentsel alanlarının, kırsal ve ormanlık alanlara göre daha az rüzgarlı olduğunu gösteriyor. Bu durum, yapı stokunun rüzgar perdesi oluşturması ve yeşil alanların azlığı ile açıklanabilir.
Oysa rüzgar, kentsel ısı adası etkisini dağıtmak için en önemli iklim parametresi olarak öne çıkıyor. İstanbul’da özellikle kuzeydoğudan gelen rüzgarları uygun şekilde yönlendirerek serinletici etkilerinden faydalanmak mümkün. Bu nedenle şehirde kuzeydoğu ve güneybatı yönünde yeşil koridorlar oluşturmak büyük önem taşıyor. Bu koridorlar, kentteki mevcut görece serin ada kümeleriyle entegre edilerek ve yeşil koridorların mümkün olmadığı yerlerde yeşil lekeler oluşturarak güçlendirilmelidir. Bir peyzaj ekolojisi terimi olan ve çevrelerinden rahatlıkla ayrılabilen, kendi içinde homojen özellik gösteren ‘yeşil leke’ler; kent koruları, kent ve mahalle parkları tesis ederek oluşturulabilir.
Bunun yanı sıra, kara-deniz meltemlerinin bir sonucu olarak güneyden gelen sabah deniz melteminden faydalanmak için de uygun yollar geliştirilmesi gerekiyor.
Peyzaj mimarlığı disiplininden faydalanılmalı
Bu stratejiler, İstanbul’da kentsel ısı adası etkisini hafifletmek için yerel olarak uygulanabilecek en uygun ve etkili çözümler olarak öne çıkıyor.
Önerilen yeşil alanların oluşturulmasında ise estetik kaygıyı, tasarım becerisini ve doğal unsurları, teknoloji ve diğer tekniklerle bir araya getiren peyzaj mimarlığı disiplininin rolü önemli. Yakın, orta ve uzak gelecekteki iklim koşullarını öngörüp etkin ve dirençli bir kentsel yeşil alan varlığı ve açık mekanlar oluşturmak için peyzaj mimarlarının katkısı büyük önem taşıyor. Bu farkındalık ve önlemler gelecek kuşaklara sürdürülebilir bir kentsel çevre bırakmak adına önemli adım taşları olarak karşımıza çıkıyor.
Kaynak Makale: Urban heat island phenomenon in Istanbul: A comprehensive analysis of land use/land cover and local climate zone effect
Prof. Dr. Meltem Erdem Kaya, 2002 yılında İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden fakülte birincisi olarak mezun oldu. 2005 yılında İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı’nda yüksek lisans derecesini, 2012 yılında ise doktora derecesini aldı. Lisans, lisansüstü ve doktora eğitimi sırasında İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, YÖK, TÜBİTAK, Tinçel Kültür Vakfı gibi birçok kurumdan yurt içi ve yurt dışı burs almaya hak kazandı. 2010 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde Michigan Üniversitesi (Ann Arbor, MI), Çevre ve Sürdürülebilirlik (SEAS) Fakültesi bünyesinde yer alan Peyzaj Ekolojisi, Tasarım ve Algı Laboratuvarı’nda araştırmacı olarak çalıştı. 2019-2020 arası İTÜ Mimarlık Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünde Bölüm Başkanı olarak görev aldı. Araştırmaları peyzaj mimarlığında tasarım metotları, ekolojik planlama ve tasarım, kırsal yerleşim peyzaj kimliği ve morfoloji çalışmaları, post-endüstriyel peyzaj tasarım araştırmaları ve peyzaj mimarlığında stüdyo eğitimi üzerine odaklanıyor. Ulusal ölçekte birçok proje ödülü bulunan Meltem Erdem Kaya, ürettiği projeler ve tasarım alanına dair ulusal ve uluslararası makaleleri ile teori ve pratik alanında peyzaj mimarlığı disiplininin gelişimine katkı sağlıyor. Profesyonel anlamda küçük ölçekli kamusal mekan tasarımından kentsel ve kırsal içerikte büyük ölçekli planlama ve tasarım projelerine kadar değişen bir aralıkta aktif olarak interdisipliner proje ekiplerinde koordinatör ve tasarımcı olarak yer alıyor. İTÜ bünyesinde kırsal alanları konu alan Tübitak destekli araştırma projelerini kolektif bir yapıda buluşturan Kırsal Tasarım Araştırmaları grubunun (www.kita.itu.edu.tr) ve İTÜ Mimarlık Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’ne bağlı Peyzaj Mimarlığında Teknoloji, Ekoloji ve Tasarım Araştırmaları Laboratuvarı’nın (TETALab) yürütücülüğünü yapıyor.
Uzmanlık Alanları: Peyzaj Tasarımı ve Metotları, Ekolojik Planlama ve Tasarım, Kırsal Peyzaj Planlama ve Tasarımı
Araş. Gör. Hüseyin Ögçe, Texas A&M Üniversitesi Şehir Planlama ve Peyzaj Mimarlığı Bölümü'nde konuk araştırmacı ve İstanbul Teknik Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü'nde araştırma görevlisidir. Başlıca araştırma alanları, dış mekan termal konforu, kentsel ısı adası ve görsel peyzaj değerlendirmesidir.
Ögçe, 2015 yılında Atatürk Üniversitesi'nde peyzaj mimarlığı alanında lisans derecesini onur öğrencisi olarak tamamladı. Yüksek lisans derecesini 2020 yılında Düzce Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı’ndan aldı. Doktora çalışmalarını İstanbul Teknik Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı'nda Prof. Dr. Meltem Erdem Kaya'nın danışmanlığında yürütmektedir. Şu ana kadar Scopus'ta indekslenen çeşitli akademik dergilerde sekiz araştırma makalesi yayımladı ve üç projede araştırmacı olarak yer almıştır.
Uzmanlık alanları: İklim değişikliği; Dış mekan termal konforu; Kentsel ısı adası; Görsel peyzaj değerlendirmesi
-
17 Ağustos 2024