Skip to main content

Türkiye’de binaların doğrudan emisyonları, toplam karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 14’üne neden oluyor. Tüm binalar arasında konutlar ise yüzde 76 ile emisyonların aslan payından sorumlu. Ancak İstanbul Politikalar Merkezi’nin yayınladığı ‘‘Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası: 2053’te Net Sıfıra Doğru’’ raporuna göre 2053 net sıfır hedefine uygun olarak bu emisyonları tamamen sıfırlamak mümkün. Doğru hedefler belirlenirse ve gerekli yatırımlar yapılırsa, bina sektörü emisyonları 2035’te yüzde 67, 2053’te ise yüzde yüz azaltılabilir.

Bu hedeflerin en önemlisi, binalarda fosil yakıt kullanımını sonlandırmak. Kömür ve doğalgaz yerine elektrikli sistemlerin kullanılması, bina sektöründeki toplam azaltımların yarısından fazlasını sağlıyor. Raporun yazarları arasında yer alan Doç. Dr. Duygu Erten, ‘‘Elimde bir sihirli değnek olsa ilk yapacağım iş, kömürden çıkmak olurdu,’’ diyor. ‘‘Türkiye’de kaç hane, bu tasarruflar için gereken dönüşümü yapabilecek bütçeye sahip? Cam ve pencere değiştirmek, yalıtım yapmak, bunlar oldukça masraflı işler. Bunun daha merkezi bir sistemden yapılması, kömürden doğalgaza ve son olarak elektrifikasyona geçilmesi gerek.’’

2053’te bina emisyonlarının sıfıra indirilmesi için yeni binaların tamamının neredeyse sıfır enerjili bina (nSEB) olarak inşa edilmesi, binalarda yenilenebilir enerji oranının 2050’de yüzde 30’a çıkarılması, 2000 yılından önce inşa edilmiş binaların kademeli olarak yıkılıp yenilenmesi ve binalarda enerji verimliliği iyileştirmeleri yapılması gerekiyor. Rapora göre bu dönüşüm için gereken yatırım ihtiyacı 200 milyar dolar seviyesinde.

Oldukça maliyetli olan bu dönüşüm başarıldığında ise yalnızca Türkiye’yi iklim hedeflerine yaklaştırmakla kalmayacak, hane bütçesi için de yararlı olacak. Erten, ufak tefek iyileştirmelerle bile ortalama bir konutta yüzde 25 ila 40 arası tasarruf sağlanabileceğine dikkat çekiyor. Dolayısıyla bu sürecin devlet tarafından sahiplenilmesi ve hanelerin, devletten ve özel sektörden sağlanacak teşviklerle desteklenmesi önemli. Erten, yeşil konut kredileri, yeşil mortgage, performansa dayalı geri ödeme sistemleri gibi finansal araçların yanı sıra kooperatiflerin ve belediyelerin de önemli rol üstlenebileceğini belirtiyor.


Elimde bir sihirli değnek olsa ilk yapacağım iş, kömürden çıkmak olurdu. Kömürden çıkıncaya kadar aslında boşuna konuşuyoruz. Türkiye’de kaç hane, bu tasarruflar için gereken dönüşümü yapabilecek bütçeye sahip? Cam ve pencere değiştirmek, yalıtım yapmak, bunlar oldukça masraflı işler. Bunun daha merkezi bir sistemden yapılması, kömürden doğalgaza ve son olarak elektrifikasyona geçilmesi gerek.

Doç. Dr. Duygu Erten’in konuyla ilgili değerlendirmelerini aşağıda paylaşıyoruz:

2045’e kadar ısıtma ve soğutmada fosil yakıtlardan çıkabiliriz

İstanbul Politikalar Merkezi’nin yayınladığı ‘‘Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası’’ için hazırladığımız net sıfır senaryosunda, ‘‘daha iddialı politikalar benimsenirse ne olur?’’ sorusunun yanıtını göstermeye çalıştık. Eski raporlardan farklı olarak bu raporu daha iddialı stratejilere dayandırdık. Örneğin 2025 sonrası yapılan yeni binaların tamamının, yüksek enerji performansına ve belli oranda yenilenebilir enerji kullanımına sahip neredeyse sıfır enerjili bina (nSEB) olarak inşa edilmesini; binalarda yenilenebilir enerji oranının 2040’ta yüzde 20’ye, 2050’de ise yüzde 30’a çıkarılmasını önerdik. Ayrıca 2000 yılı öncesi binaların kademeli olarak yıkılıp yenilendiğini, mevcut binalarda ise enerji verimliliği iyileştirmelerinin yapıldığını öngördük. En önemli strateji değişikliği olarak ise kömürden doğalgaza ve doğalgazdan elektriğe geçişle 2045’e kadar ısınmada fosil yakıtların tamamen terk edilmesini hedefledik. Bu, devletin, hükümetin, bakanlıkların koyduğu hedeflerden farklılaştığımız en önemli nokta: 2045’e kadar fosil yakıtlardan çıkıyoruz. 

Yalnızca iklime değil bütçeye de faydalı

Konutlarda enerji verimliliği yatırımları hem iklim hedefleri için hem de doğrudan hane bütçesi için faydalı bir araç, bunu yıllardır biliyor ve söylüyoruz.

Örneğin ısı yalıtımı ve pencere iyileştirmeleri, ısıtma-soğutma ihtiyacını yüzde 30 ila 50 düşürüyor.

Isı pompası gibi verimli cihazlara geçilirse, doğalgaz veya kömürle çalışan sistemlere göre yüzde 40 ila 60 daha düşük enerji tüketimi sağlanıyor.

LED aydınlatma, verimli buzdolabı, verimli çamaşır makinesi alınırsa, evin elektrik tüketiminde yüzde 20 ila 30’luk bir azalma oluyor.

Ortalama bir konutta, böyle ufak tefek iyileştirmelerle toplam enerji faturasında yüzde 25 ila 40 arası tasarruf sağlamak mümkün.

''Konutlarda enerji verimliliği yatırımları hem iklim hedefleri için hem de doğrudan hane bütçesi için faydalı bir araç. Ortalama bir konutta, ufak tefek iyileştirmelerle toplam enerji faturasında yüzde 25 ila 40 arası tasarruf sağlamak mümkün.''

”Konutlarda enerji verimliliği yatırımları hem iklim hedefleri için hem de doğrudan hane bütçesi için faydalı bir araç. Ortalama bir konutta, ufak tefek iyileştirmelerle toplam enerji faturasında yüzde 25 ila 40 arası tasarruf sağlamak mümkün.”

Yeni binalarda fosil yakıtlı sistemler yasaklanmalı

Konut emisyonlarını hızla azaltmak için dikkat edilmesi gereken birkaç unsur var. Her şeyden önce, konutlarda fosil yakıtlardan çıkış, elektrifikasyon, enerji verimliliği tedbirlerinin alınması gibi adımlar, en aciliyetle izlenmesi gereken politikalar olmalı. Yeni binalarda fosil yakıtlı sistemlerin yasaklanması şart. Mevcut binalarda ise kademeli olarak hedefler konmalı. Mesela mevcut bina kategorisinde LEED almak isteyen binalarda, eski sistemlerin beş yıl içerisinde değiştirilmesi gibi önerilerle bu işler için bütçe planlamalarına fırsat veriliyor.

Tabii ki davranışsal bir dönüşümün de teşvik edilmesi gerekiyor. Bir konutu kullananların da daha az enerji tüketmek yönünde bir farkındalığı olmalı. Ve bir de tabii mali destekler, teşvikler sağlanmalı. Isı pompası, yüksek verimli elektrikli cihazlar, yalıtım gibi iyileştirmeler için devletten ya da özel sektörden teşvikler sağlanmalı. Bunların yanı sıra, yurtdışında çok tercih edilen kademeli teşvikler de var. Düşük gelirli hanelere daha yüksek oranlı hibe veriliyor; orta-yüksek gelir gruplarına vergi indirimleri sağlanıyor ya da düşük faizli kredi veriliyor.

Finansal araçlar, dönüşümü hızlandırabilir

Bunlar daha çok doğrudan mali destekler; bir de finansal araçlar var. Konut kullanıcılarının enerji verimli elektrifikasyon yatırımlarına erişebilmesi için düşük veya sıfır faizli krediler var örneğin.

Yeşil konut kredileri ile verimli binalara daha uygun kredi koşulları sağlanabiliyor.

Türkiye’de bazı bankaların da uygulamaya başladığı yeşil mortgage ile yeşil konutlar için daha düşük faizle kredi alınabiliyor.

Ayrıca oldukça yaygın bir model olan performansa dayalı geri ödemeler var. Bu modelde, bir hane, enerji faturasından elde ettiği tasarruflar miktarında geri ödeme yapıyor.

Elektrikli ısı pompası, ocaklar veya sıcak su sistemlerine geçen hanelere dünyanın birçok yerinde geçici fatura indirimleri yapılıyor; Türkiye de bu modeli izleyebilir.

Fosil yakıtlardan çıkış için dünyanın birçok yerinde uygulanan hurda desteği programları var. Bu programlar kapsamında, eski kombileri, sobaları teslim ederek, alacağınız yeni ürünlerde indirim kazanıyorsunuz.

Bunların yanı sıra devletin de muhakkak vergi düzenlemelerinde bulunması, KDV, ÖTV indirimleri yapması gerekiyor. Bu gibi indirimler motivasyonu artırıyor.

Kooperatifler finansman sorununa çözüm olabilir

Kooperatifler gibi ortak yatırım desteklerini de göz ardı etmemek gerekiyor. Apartmanlarda merkezi ısı pompası, çatılarda güneş panelleri gibi herkesin arzu ettiği çözümlerin finansmanları, kooperatifler aracılığıyla sağlanabilir.

Mesela büyük, yazlık bir site düşünelim. Bu site bir kooperatif kurarak 300 villanın çatısı için güneş panellerini daha ucuza satın alabilir. Bu gibi özel finansman programları geliştirilebilir.

Burada belediyeler de çok önemli bir rol oynuyor. Toplu alım desteği, belediyeler aracılığıyla da sağlanabilir. Ancak aslında belediyelerin oynayacağı en önemli rol, enerji danışmanlığı hizmeti sunmak. Konutlar konusunda hem bilinç artırıcı hem de hangi destekten nasıl faydalanılacağı konusunda yol gösterecek kampanyanlar düzenlenmesi gerekiyor.

''Konut emisyonlarını hızla azaltmak için dikkat edilmesi gereken birkaç unsur var. Her şeyden önce, konutlarda fosil yakıtlardan çıkış, elektrifikasyon, enerji verimliliği tedbirlerinin alınması gibi adımlar, en aciliyetle izlenmesi gereken politikalar olmalı. Yeni binalarda fosil yakıtlı sistemlerin yasaklanması şart. Mevcut binalarda ise kademeli olarak hedefler konmalı.'' (Fotoğraf: Nevit Dilmen)

”Konut emisyonlarını hızla azaltmak için dikkat edilmesi gereken birkaç unsur var. Her şeyden önce, konutlarda fosil yakıtlardan çıkış, elektrifikasyon, enerji verimliliği tedbirlerinin alınması gibi adımlar, en aciliyetle izlenmesi gereken politikalar olmalı. Yeni binalarda fosil yakıtlı sistemlerin yasaklanması şart. Mevcut binalarda ise kademeli olarak hedefler konmalı.” (Fotoğraf: Nevit Dilmen)

Türkiye’de green mortgage tasarruf sağlayamıyor

Şu anda küresel olarak bankacılık sisteminde yeşil krediler, yeşil ürünler oldukça revaçta. Türkiye de bilgiyi büyük ölçüde küreselden, uluslararası STKlardan ithal ediyor, Avrupa Birliği direktiflerini takip ediyor. Türkiye’de ilk green mortgage uygulamasını bir kamu bankası olan Vakıf Bank çıkarda ancak bu, Fransız Kalkınma Ajansı’nın 300 milyon Euro destek vermesiyle hayata geçirildi.

Bu uygulamanın bulunduğu başka bankalar da var. Ancak bugün bu uygulamalar ne yazık ki hayal kırıklığı yaratıyor çünkü standart bir mortgage ile arasındaki fark çok küçük bir miktar. İnsanların uğraştığı ilave belge yüküne değecek bir miktar değil. Oysa aynı kişiler Kaliforniya’da green mortgage alsalar, standart mortgage’a kıyasla ayda 500-600 dolar daha az ödeyecekler. Bu miktarla ABD’de yeni bir arabanın aylık ödemelerini yapabilirsin ve dolayısıyla kayda değer bir tasarruf yapmış olursun. O yüzden Türkiye’de bankacılıkta bu uygulamanın henüz para değeri yok. Konuşuluyor, uygulanıyor ama bunu kullanan tüketicinin yapabildiği tasarruf, memnun edici düzeylerde değil.


Türkiye’nin hem altyapı hem de imalat kapasitesi hızla büyüyor ve yerli üretim, net sıfır konut dönüşümünde önemli bir rol üstlenebilir. Bu alanda büyük markaların Türkiye’de fabrika kurmaları, güneş panellerinin, iyi yalıtım malzemelerinin yaygınlaşmasını sağlayabilir. Bu ürünlerde Çin’den geleceğine örneğin Eskişehir’de üretilip dağıtılır, ayrıca istihdam olanakları da artırılmış olur.

Dönüşümü devlet sahiplenmeli, hanelerin sırtına yüklenmemeli

Bu konuyu tüm yönleriyle düşündüğümde şunu söyleyebilirim ki elimde bir sihirli değnek olsa ilk yapacağım iş, kömürden çıkmak olurdu. Kömürden çıkıncaya kadar aslında boşuna konuşuyoruz. Türkiye’de kaç hane, bu tasarruflar için gereken dönüşümü yapabilecek bütçeye sahip? Cam ve pencere değiştirmek, yalıtım yapmak, bunlar oldukça masraflı işler. Bunun daha merkezi bir sistemden yapılması, kömürden doğalgaza ve son olarak elektrifikasyona geçilmesi gerek.

Bin tane konutun ısı pompası koyması güzel, ancak büyük resimde toplam etkisi ne kadar olabilir? Türkiye’de küçük küçük gelişmeler oluyor ama bunlar, büyük resmi değiştirmek için yeterli değil. Biz istediğimiz kadar konuşalım; birtakım kararlar en tepeden alınmadıkça, yapılan işler ufak kalır ve toplam emisyonları azaltmaya yetmez.

Yerli üretim önemli rol oynayabilir

Türkiye’nin hem altyapı hem de imalat kapasitesi hızla büyüyor ve yerli üretim, net sıfır konut dönüşümünde önemli bir rol üstlenebilir. PV modülleri, HVAC ekipmanları, ısı pompaları için hızlı bir yerelleşme ve kapasite artışı var. Bu alanlarda daha fazla yatırıma ve koordinasyona ihtiyaç var. Bu alanda büyük markaların Türkiye’de fabrika kurmaları, güneş panellerinin, iyi yalıtım malzemelerinin yaygınlaşmasını sağlayabilir. Bu ürünlerde Çin’den geleceğine örneğin Eskişehir’de üretilip dağıtılır, ayrıca istihdam olanakları da artırılmış olur.

 

Doç. Dr. Duygu Erten hakkında:

Doç. Dr. Duygu Erten
, sürdürülebilir yapılı çevreler geliştirmeye kendini adamış, uyum ve azaltım konusunda derin uzmanlığa sahip, kadın girişimci, akademisyen, inşaat sektöründe sürdürülebilirlik İnovasyon ve AI alanında çevreci bir global düşünce lideridir. Akademik kariyeri sürdürülebilir tasarım ve inşaat yönetimi üzerine odaklanmıştır. İklim önerilerini eyleme geçirilebilir hale getirmek için sektörler ve disiplinler arasında köprü kuran bir girişimcidir.

Lisans eğitimini İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde, yüksek lisans ve doktora derecelerini ABD’de Rutgers Üniversitesi’nde İnşaat ve Çevre Mühendisliği alanında tamamlamıştır.

17 yıl Amerika’da çalıştıktan sonra Türkiye’de C-40’ın uygulama ortağı olarak Clinton Vakfı’nın İstanbul Şehir Direktörü olarak görev yapmıştır. Sonrasında Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı bölümünde, Sürdürülebilirlikte Liderlik üzerine yönetici programını tamamlamıştır.

Çeşitli STK’larda gönüllü olarak çalışan Erten, Yeşil Binalar Derneği’nin kuruluşuna liderlik etmiş  ve 10 yıl boyunca LEED Uluslararası Komitesi’nde ve Dünya GBC’nin Avrupa Bölgesel Ağı’nın (ERN) sürdürülebilir binalar politikası komitesinde görev yapmıştır. IFMA ve ULI-Avrupa Sürdürülebilirlik Ürün Konseyi’nin danışma araştırma komitesinde yer almış,  Washington DC’deki ABD Yeşil Bina Konseyi’nde seçilmiş ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır.

USC, Boğaziçi, İTÜ, Ankara Üniversitesi ve IMU’da Yeşil Binalar ve Sertifikasyon sistemleri konusunda dersler veren Erten, İklim Araştırma Merkezi’ni yönetmiş ve yüksek lisans programlarına başkanlık yapmıştır.

Editörlüğünü Greg Kats ile birlikte yaptığı, “Yapısal Çevrenin Yeşil Dönüşümü” kitabı, Türkiye’de binalar sektöründe yeşil dönüşümü de aktarmaktadır. 2025 Eylül itibariyle, New York’ta “Sağlıklı İç Mekan Havası Küresel Komisyonu” yönetimine seçilmiştir.

Uzmanlık Alanları: Yeşil tasarım; İnşaat ve standartlar; Döngüsel ekonomi; Yapılı çevrede sürdürülebilirlik; Dayanıklılık; Yeşil finans

 

*Haberin kapak fotoğrafı: “Istanbul new construction” by Ben MorlokCC BY-NC-SA 2.0