İklim Masasi

‘1,5°C hedefi altı sene içinde aşılabilir’

Yeni yayınlanan bir bilimsel çalışmaya göre, küresel ısınmayı 1.5°C ile sınırlandırma hedefini hayatta tutmak için sahip olunan karbon bütçesi, düşünülenden daha az. Bilim insanları, mevcut salımlarda önemli azalma olmazsa, bütçenin 2029 yılında tükenebileceği uyarısında bulunuyor.

Yayınlanma Tarihi: 8 Kasım 2023

Bu sene 30 Kasım – 12 Aralık tarihlerinde Birleşik Arap Emirlikleri’nde gerçekleşecek 28. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP 28) öncesinde birbiri ardına yayınlanan bilimsel çalışmalar, Paris Anlaşması’nda belirlenen, küresel ısınmayı 2,0°C’nin oldukça altında, mümkünse 1,5°C ile sınırlama hedefinin büyük tehlike altında olduğunu ortaya koyuyor. 

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2020 yılı verilerine dayanan son karbon bütçesi değerlendirmesine ve daha güncel verilere dayanarak tamamlanan yeni bir araştırma, küresel karbon bütçesine dair en güncel hesaplama olma özelliğini taşıyor. Makaleye göre, 1,5°C hedefini hayatta tutabilmek için yaklaşık altı senemiz var.

Karbon bütçesi, küresel ısınmayı belirli bir sınırın altında tutabilmek için salımı mümkün olan azami karbondioksit (CO2) miktarını ifade ediyor. Yayınlanan makalede bilim insanları, 1,5°C (ve 2,0°C) sınırını aşmamak için ne kadar karbon bütçesi kaldığına dair hesaplamaların oldukça hassas olduğuna dikkat çekiyorlar. Hesaplamalar, belirsizlikler taşıyan ve birbiriyle etkileşim içinde olan birçok faktöre bağlı; bu nedenle olasılıklar üzerinden ifade ediliyor. 

Araştırma sonuçlarına göre, küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırmak için yarı yarıya bir olasılığın olması, Ocak 2023 tarihinden itibaren gerçekleşecek CO2 salımlarının, 250 milyar metrik tonu aşmamasını gerektiriyor. Bu bütçe, altı senelik küresel CO2 salımlarına eş değer ve salımlarda hızlı ve kayda değer bir azalma yaşanmazsa, 2029 yılında tükeneceği öngörülüyor

Çalışma, karbon bütçesinin, daha önce hesaplanandan çok daha kısıtlı olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin IPCC 6. Değerlendirme Raporu, küresel ısınmanın 1,5°C ile sınırlandırılmasının yüzde 50 ihtimalle gerçekleştiği senaryo için 2020 yılından itibaren karbon bütçesini 460 milyar metrik ton olarak veriyordu. Çalışma, sera gazı emisyonlarında (CO2 ve CO2-dışı diğer seragazları) süregelen artış nedeniyle, 2020 yılından bu yana bütçenin yaklaşık yarısının tüketildiğini gösteriyor. 

Hesaplanan bütçelerdeki farkların ve yüksek belirsizliklerin sebepleri arasında, CO2-dışı sera gazlarının salımlarının CO2 bütçesine etkileri ve ısınmayı etkileyen diğer faktörler var. Bunlardan biri, hava kirliliğinde yaygın olan ve ‘aerosol’ denilen partikül maddelerin, atmosferde daha az bulunması. CO2’in ısınma etkisi bulunması gibi, aerosollerin de soğutucu etkisi bulunuyor. Ancak küresel olarak hava kalitesini iyileştirmek için alınan önlemler, bu soğutucu etkinin azalması ve karbon bütçesinde daralma yaşanması anlamına geliyor.

 

Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi ve İklim Masası Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ebru Voyvoda’nın çalışmaya dair değerlendirmelerini aşağıda paylaşıyoruz:


Ebru-Voyvoda.png

 

‘Güncellenen karbon bütçeleri ve bu çalışmada gördüğümüz yeni hesaplamalar, bilimsel veriler doğrultusunda, eğer 1,5°C iklim felaketlerini önlemek için kritik bir sıcaklık artışı ise, bu hedef için oldukça az zamanın kaldığının altını çiziyor. Dahası bu çalışma, henüz 2021-22’de yayınlanmış IPCC 6. Değerlendirme Raporu’ndaki karbon bütçesi tahminlerini güncelleyerek yeni verilerin, eğilimlerin ve şokların dinamik etkilerinin, bu bütçeyi daha da kısıtlayıcı yönde hareket edebileceğinin de altını çiziyor.

Elbette bu bilimsel çalışmaların amacı bir tür felaket tellallığı yapmak değil. Aksine, küresel sıcaklık artışlarının belirli olasılıklar ile 1,5°C ya da 2,0°C ile sınırlandırılması konusunda gösterilmesi gereken çabanın ve dönüşümün ne kadar ciddiye alınması gerektiği konusunda uyarı niteliğinde. 

Küresel karbon bütçesine dair hesaplamalar aynı zamanda bu bütçenin hakkaniyetli paylaşımı, bu bütçeden kimin ne kadar kullanacağı gibi uluslararası işbirliği sorularını da beraberinde getiriyor. Giderek kısıtlı hale gelen bütçe/zaman altında ise bilim bize, “küresel kamu malı – küresel iyi” için işbirliği mesajı veriyor. 

Kuşkusuz bu uyarı, küresel düzeyde enerji, üretim, tüketim ve ticaret ilişkilerinde bugüne kadar görülmemiş düzeyde ve hızda bir yapısal dönüşümün gerçekleşmesi gerektiğine dair de bir uyarı. 

Bu konuda gerçekleştirilen ve son dönemde raporlar aracılığı ile paylaşılan sonuçlar (örneğin Uluslararası Enerji Ajansı’nın 24 Ekim’de yayınlanan Dünya Enerji Görünümü Raporu) özellikle enerji sistemlerinde 1,5°C küresel sıcaklık artışı ile uyumlu senaryoların hala mümkün olabileceğini gösteriyor. Ancak bu olasılık, her koşulda, şimdi ve kısa dönemde atılacak adımlara bağlı.’