Skip to main content

İklim değişikliği nedeniyle günümüzde daha sık ve şiddetli gözlenen sıcak hava dalgaları, halk sağlığını tehdit eden önemli bir meteorolojik afet. Aşırı sıcakların halk sağlığı üzerindeki etkileri ise bölgesel iklim koşulları, kentleşme yoğunluğu ve demografik yapı gibi faktörlere bağlı olarak değişebiliyor. Öte yandan yüksek sıcaklıklara daha iyi hazırlanarak, sağlık risklerini azaltmak da mümkün. Sıcak hava dalgalarının İstanbuldaki sağlık etkilerini inceleyen yeni bir çalışmaya göre yüksek sıcaklıklar, bazı ilçelerde ölüm riskini %19,5e kadar artırıyor. Ölüm riskinin en fazla arttığı ilçeler, aynı zamanda kentleşmenin de en az yoğun olduğu ve ani sıcaklık artışlarına daha az hazırlıklı olduğu söylenebilecek bölgeler. Bu bulgu, ani yükselen sıcaklıklara karşı tedbirli olmanın önemine işaret ediyor.

Ölüm risklerinin kentleşmeye bağlı olarak ne şekilde değiştiğini araştıran çalışma, kentleşme yoğunluğunun düşük olduğu bölgelerde ölüm riskinin daha fazla arttığını gösteriyor. Adalar, Beykoz, Sarıyer ve Tuzla gibi kentleşmenin daha az yoğun olduğu ilçelerde sıcak hava dalgaları, ölüm riskini %18-19,5 oranında artırıyor. Çalışmaya göre bu oran, kentleşmenin ‘‘çok yoğun’’ olduğu merkez ilçelerde yaklaşık %16 seviyesindeyken, kentleşmenin ‘‘yoğun’’ olduğu Başakşehir, Maltepe ve Kartal gibi ilçelerde ise %8,5 seviyesinde tespit edildi. Kentleşmenin daha az olduğu ilçelerdeki sıcak hava dalgalarının daha şiddetli olması, nüfusun daha yaşlı ve aşırı sıcaklıklara adaptasyonunun daha düşük olması, bu farkın olası sebepleri arasında yer alıyor.

Çalışma ayrıca, ölüm risklerinin bazı kırılgan gruplar için kayda değer ölçüde daha fazla arttığını ortaya koyuyor. Serebrovasküler rahatsızlıkları bulunanların ölüm riski, sıcak hava dalgaları sırasında %53,4lük artış gösteriyor. Benzer şekilde, solunum rahatsızlıklarına sahip kişilerin ölüm riski de %40,7 oranında yükseliyor. Hassas gruplar arasında yer alan 65 yaş üstü vatandaşların da ölüm riskinin %20,9 oranında arttığı tespit edildi.

”İstanbul’da kentleşmenin çok yoğun olduğu bölgelerde, yüksek sıcaklıklarla ilişkili ölüm riski artışı %15,9 seviyesinde. Yaz aylarında, bu ilçelerde ölçülen ve hissedilen sıcaklıkların, kentsel ısı adası etkisi ile daha yüksek olduğu biliniyor. Dolayısıyla bu ilçelerde yaşayan ve termal strese daha sık maruz kalan insanların sıcak hava dalgalarına uyum kabiliyetinin daha yüksek olduğu yorumu yapılabilir.” (Fotoğraf: Philippe Charles / Flickr)

Merkez ilçelerde ölüm riski yaklaşık %16 artıyor

Kentleşme yoğunluğu dikkate alınarak yapılan bölgesel değerlendirme, yoğunluğun düşük ve orta seviyede olduğu ilçelerde ikamet edenlerin, aşırı sıcaklara karşı daha kırılgan olduğunu gösteriyor.

İstanbulda kentleşmenin çok yoğun olduğu Beyoğlu, Fatih, Beşiktaş, Şişli, Zeytinburnu, Kağıthane, Ümraniye, Bakırköy, Üsküdar, Kadıköy, Esenyurt, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa, Bahçelievler, Güngören, Ataşehir ve Bağcılar ilçelerini kapsayan bölgelerde, yüksek sıcaklıklarla ilişkili ölüm riski artışı %15,9 seviyesinde.

Yaz aylarında, bu ilçelerde ölçülen ve hissedilen sıcaklıkların, kentsel ısı adası etkisi ile daha yüksek olduğu biliniyor. Dolayısıyla bu ilçelerde yaşayan ve termal strese daha sık maruz kalan insanların sıcak hava dalgalarına uyum kabiliyetinin daha yüksek olduğu yorumu yapılabilir. Benzer şekilde, kentleşmenin seyrek olduğu banliyö bölgelerindeki nüfusun ise sıcaklık artışları karşısında daha kırılgan olduğu ileri sürülebilir.

En yüksek risk artışı, kentleşme yoğunluğu düşük bölgelerde

Adalar, Arnavutköy, Avcılar, Beykoz, Büyükçekmece, Çatalca, Çekmeköy, Esenler, Eyüp, Pendik, Sancaktepe, Sarıyer, Silivri, Şile ve Tuzla gibi kentleşme yoğunluğunun daha düşük olduğu bölgelerde, sıcak hava dalgalarıyla ilişkili ölüm riskleri %18-19,5 oranında artıyor. Nüfusun yüksek sıcaklıklara adaptasyonunun düşük olmasının yanı sıra, özellikle Çatalca, Arnavutköy, Silivri, Sarıyer, Tuzla, Çekmeköy ve Ümraniye ilçelerinde gözlenen sıcak hava dalgalarının kümülatif şiddetinin daha yüksek olması da bu bölgelerin kırılganlığını artırıyor olabilir.

Öte yandan Başakşehir, Maltepe, Sultangazi, Kartal, Beylikdüzü, Sultanbeyli ve Küçükçekmece  gibi, kentleşmenin yoğun olduğu ilçelerde bu artışın %8,5 oranında olduğu gözleniyor.

Sıcak hava dalgalarının kümülatif şiddetini, şiddetinin ve süresinin çarpımı (°C × gün) belirler. Sıcak hava dalgalarının sağlık üzerindeki etkisi, sıcaklık artışlarını takip eden ilk birkaç gün içerisinde gözlenir. Bu nedenle sağlık etkilerini değerlendirirken, kümülatif şiddeti göz önünde bulundurmak önemlidir. Kümülatif şiddetin yüksek olduğu bölgelerde, sıcak hava dalgalarına karşı kırılganlığın daha yüksek olacağı yorumunu yapmak mümkün.

 

Sınırlı sağlık hizmetleri, yetersiz barınma koşulları etkili

Ölüm risklerinin, yerleşimin daha az olduğu bölgelerde daha fazla yükselmesi, yalnızca İstanbul’a özgü bir durum değil. Çin ve Güney Kore’de yürütülen, kentsel ve kırsal/banliyö bölgelerde yaşayan nüfusun sıcaklığa karşı hassasiyetini karşılaştıran çalışmalarda da benzer bulgulara ulaşıldı.

Bu çalışmalarda, kentleşmenin seyrek olduğu bölgelerdeki sağlık hizmetlerinin sınırlılığı ve kötü barınma koşulları gibi faktörlerin sağlık risklerini artırdığı belirtiliyor. Nitekim Kanada İstatistik Kurumu (Statistics Canada) yürütülen ve ülkenin 12 şehrini kapsayan bir çalışmada da, kirada yaşayanların daha fazla olduğu ve aşırı sıcak olaylarının daha nadir yaşandığı şehirlerde, aşırı sıcak olayları ile ilişkili ölüm risklerinin genellikle daha yüksek olduğu rapor ediliyor. Çalışmaya göre bunun bir nedeni, aşırı sıcak olaylarının nadir yaşandığı bölgelerdeki insanların daha tedbirsiz olması, örneğin evlerinde klima bulunmaması olabilir. Benzer şekilde, ev sahiplerine kıyasla daha az kiracının klima sahibi olması, bu durumun olası bir açıklaması olarak değerlendiriliyor.

Aynı zamanda 65 yaş üstü nüfusun en yüksek olduğu bölgeler

Yaş, cinsiyet ve ölüm sebebine dayalı alt nüfus grubu analizlerine göre yaşlılar ve kadınların yanı sıra solunum ve serebrovasküler rahatsızlıklara sahip kişiler, sıcaklık artışlarına karşı daha hassas gruplar olarak öne çıkıyor. Bu nedenle, İstanbulda sıcak hava dalgalarına karşı bölgesel kırılganlığı etkileyen bir diğer faktör olarak ilçelerin demografik profili öne çıkıyor.

İstanbulda 65 yaş üstü nüfus oranının en yüksek olduğu ilçeler Kadıköy (%17,8), Adalar (%16,8), Şile (%16,5), Beşiktaş (%14,1), Bakırköy (%13,5), Çatalca (%10,8), Şişli (%10) ve Fatih (%9,9) olarak sıralanıyor. 65 yaş üstü nüfus sıcak hava dalgalarından daha çok etkilendiğinden, düşük ve çok yüksek kentsel yoğunluklu ilçelerde sıcaklığa bağlı risklerin artmasında yaşlı nüfus yoğunluğunun da etkisi olabilir.


Günlük maksimum sıcaklıklar 30,9°Cye yükseldiğinde, 65 yaş üstü kişiler için ölüm oranı riski %20,9 oranında artıyor. Türkiyede nüfusun yaşlanmasıyla birlikte, sıcak hava dalgalarına bağlı ölümlerin de artacağı öngörülüyor. Bu nedenle yaşlılara odaklanan müdahaleler ve eylemler, sıcak hava dalgalarının İstanbuldaki olumsuz sağlık etkilerini azaltmada büyük önem taşıyor.

Sıcak hava dalgaları, 65 yaş üstü grubun ölüm riskini %21 artırıyor

İstanbul genelinde gözlenen günlük maksimum sıcaklıklar, sıcak hava dalgası eşiği olarak tespit edilen 30,9°Cye yükseldiğinde, 65 yaş üstü kişiler için ölüm oranı riski %20,9 oranında artıyor. Bu artış, 15-64 yaş aralığındaki insanlar için %8,5 seviyesinde.

Türkiyede nüfusun yaşlanmasıyla birlikte, sıcak hava dalgalarına bağlı ölümlerin de artacağı öngörülüyor. 2022 yılında yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı %9,9 idi. Nüfus projeksiyonlarına göre bu oran, 2030 yılında %12,9a, 2080 yılında ise %25,6ya yükselecek. Bu nedenle yaşlılara odaklanan müdahaleler ve eylemler, sıcak hava dalgalarının İstanbuldaki olumsuz sağlık etkilerini azaltmada büyük önem taşıyor.

”İç ve dış mekan aktivitelerindeki değişkenlik gibi sosyo-kültürel faktörlerin de kadınların sıcağa bağlı ölüm yükünü artırabileceği tahmin ediliyor. Kapalı ortamlarda daha fazla vakit geçirenlerin, aşırı sıcaklara uyum kabiliyetinin daha düşük olabileceği değerlendiriliyor. Türkiye’de 15 yaş üstü kadınların yalnızca %36’sının işgücüne katılması, sıcak hava olayları karşısındaki kırgınlıklarını artırıyor olabilir.” (Fotoğraf: Safia Osman, Flickr)

Kadınların riski daha yüksek

Cinsiyete dayalı analizlerde, erkeklerin günlük ortalama ölüm hızının (yani ölen erkek sayısının toplam erkek nüfusuna oranının) kadınlara kıyasla daha yüksek olmasına rağmen, bu ölümler aşırı sıcaklıklarla ilişkilendirildiğinde, kadınların daha büyük risk altında olduğu görülüyor.

Son nüfus verilerine göre İstanbuldaki yaşlı nüfusun %57si kadın, %43’ü ise erkek. 80 yaş üstü kişilerin oranı da kadınlar arasında daha yüksek. Kadınlar ve erkekler arasındaki bu yaş dağılımı farkı, kadınların daha yüksek risk altında olmasını kısmen açıklayabiliyor. Bunun yanı sıra hormonların ve ısı stresine yanıt verme yeteneği gibi fizyolojik farklılıkların etkili olabileceği düşünülüyor.

Son olarak iç ve dış mekan aktivitelerindeki değişkenlik gibi sosyo-kültürel faktörlerin de kadınların sıcağa bağlı ölüm yükünü artırabileceği tahmin ediliyor. Kapalı ortamlarda daha fazla vakit geçirenlerin, aşırı sıcaklara uyum kabiliyetinin daha düşük olabileceği değerlendiriliyor. Türkiyede 15 yaş üstü kadınların yalnızca %36sının işgücüne katılması, sıcak hava olayları karşısındaki kırgınlıklarını artırıyor olabilir. (TÜİKe göre aynı oran, erkeklerde %71 seviyesinde.)


Günlük en yüksek hava sıcaklığı, yaz ortalama seviyesindeyken bile (27,9°C) solunum rahatsızlığı yaşayan kişilerin ölüm riski %18,7 oranında artıyor. Sıcak hava dalgası eşik seviyesine (30,9°C) gelindiğinde ise bu risk %40,7ye çıkıyor. Serebrovasküler rahatsızlığı olanlarda risk artışları %53,4 olarak gözleniyor.

Bazı rahatsızlıklarda ölüm riski %53e kadar yükselebiliyor

Ölüm sebeplerine göre en riskli gruplar incelendiğinde, solunum sistemi hastalıkları olanlar ve dolaşım sistemi hastalıklarının özel bir alt grubu olan serebrovasküler rahatsızlıkları bulunanlar öne çıkıyor.

Günlük en yüksek hava sıcaklığı, yaz ortalama seviyesindeyken bile (27,9°C) solunum rahatsızlığı yaşayan kişilerin ölüm riski %18,7 oranında artıyor. Sıcak hava dalgası eşik seviyesine (30,9°C) gelindiğinde ise bu risk %40,7ye çıkıyor. Serebrovasküler rahatsızlığı olanlarda risk artışları %53,4 olarak gözleniyor.

İklim değişikliği, sağlık risklerini daha da artıracak

İklim değişikliği konusunda en kapsamlı bilimsel raporları hazırlayan uluslararası uzman kurulu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin (IPCC) 6. Değerlendirme Raporuna göre aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddeti giderek artacak. Rapora göre Akdeniz Bölgesinin şehirleri ve kıyı yerleşimleri, iklim değişikliği karşısında daha kırılgan. Aşırı hava olaylarının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri ve sebep olduğu ölüm ve hastalık riski artışları, bu bölgelerde daha yüksek.

”Kritik bölgelerde, halka açık, klimalı serinleme merkezleri kurulabilir. Bu merkezlerin özellikle sıcak hava dalgaları sırasında tüm sakinler tarafından kolayca erişilebilir olması ve klimalı ulaşım araçları gibi, aşırı sıcaklıklara dayanıklı, sürdürülebilir ulaşım kapasitesinin artırılması, önemli tedbirler olarak öne çıkıyor.” (Fotoğraf: Alper Orus/Flickr)

Halk sağlığı stratejilerine ve insan odaklı kentsel tasarım uygulamalarına ihtiyaç var

Konumu dolayısıyla İstanbul, hem Akdeniz Bölgesinin iklim özelliklerini taşıyor hem de çevresindeki iklim bölgeleriyle etkileşim gösteriyor. Bu nedenle karmaşık bir iklime sahip. İlçelerinin coğrafi, meteorolojik, yerleşim ve demografik yapıları da birbirinden oldukça farklı özellikler gösteriyor. Bu farklılıklar, sıcak hava dalgası etkilerinin bölgesel olarak değişmesine neden oluyor ve yerel iklim eylem planlarını zorunlu kılıyor.

İstanbul için yerel iklim eylem planları hazırlanması, halk sağlığı stratejileri geliştirilmesi ve insan odaklı kentsel tasarım uygulamaları yapılması, sıcak hava dalgalarına hazırlıklı olabilmek için önemli.

Halka açık, klimalı serinleme merkezleri kurulabilir

Bina ve konut standartlarının iyileştirilmesine yönelik düzenlemeler yapılması, alınabilecek önlemlerden biri. Bina yönetmeliklerinin, evlerde daha iyi izolasyon ve havalandırma sağlayacak şekilde yenilenmesi gerekiyor. Ayrıca iç ortam sıcaklıklarını düşürebilmek için yapılarda ısı yansıtıcı malzemelerin kullanımı teşvik edilebilir.

Gölge ve hava akımı sağlayan, ısıya dayanıklı altyapı ve kamusal tasarımlar da geliştirilebilir. Kritik bölgelerde, halka açık, klimalı serinleme merkezleri kurulabilir. Bu merkezlerin özellikle sıcak hava dalgaları sırasında tüm sakinler tarafından kolayca erişilebilir olması ve klimalı ulaşım araçları gibi, aşırı sıcaklıklara dayanıklı, sürdürülebilir ulaşım kapasitesinin artırılması, önemli tedbirler olarak öne çıkıyor.


Kırılgan nüfus gruplarına yönelik sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve özellikle kentleşmenin düşük olduğu bölgelerde bu hizmetlerin varlığının ve kapasitesinin artırılması önemli.

Erken uyarı sistemleri geliştirilebilir, riskli gruplar korunabilir

Sıcak hava dalgaları için erken uyarı sistemleri de uygulamaya alınabilir. Özellikle riskli gruplar olarak belirlenen yaşlıların, kadınların, solunum ve serebrovasküler rahatsızlıkları olan kişilerin, bu sistemlerden haberdar edilmesi ve erişimlerinin kolaylaştırılması gerekir.

Kırılgan nüfus gruplarına yönelik sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve özellikle kentleşmenin düşük olduğu bölgelerde bu hizmetlerin varlığının ve kapasitesinin artırılması önemli. Isıya bağlı sağlık sorunlarını ele alabilecek donanıma sahip merkezler bulunması ve kırılgan grupların takip edilmesi, önerilebilecek önlemler arasında yer alıyor.

Kaynak Makale: Environment, development, and health: The vulnerability of sub‐populations in Istanbul to heat extremes

* Kapak fotoğrafı: Laura Wee / Flickr

Yazar Hakkında

Lisans eğitimini İTÜ Kimya Mühendisliği, yüksek lisans eğitimini İTÜ Çevre Mühendisliği, doktora eğitimini ise İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümlerinde tamamlamıştır.

Yüksek lisans eğitimi sırasında hava kirliliği, uçucu organik bileşiklerin analizi ve giderimi konularında çeşitli projelerde görev almış; doktorada ise termal konfor, sıcak hava dalgaları ve aşırı sıcaklara karşı kırılganlık konularında çalışmıştır. Doktora eğitimi sırasında YÖK 100/2000 Öncelikli Alan ve TÜBİTAK BİDEB Bursları ile Marmara Belediyeler Birliği Şehir Politikaları Merkezi Doktora Tez Desteği almaya hak kazanmış; doktora tezini desteklemek üzere bir TÜBİTAK 1002 projesi yürütmüştür.

Doktora sonrası çalışmalarına Marmara Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nde iklim değişikliği, iklim eylemi ve sürdürülebilirlik konularında devam etmektedir.

Uzmanlık alanları: İklim değişikliği, sıcak hava dalgaları, iklim riskleri, termal konfor, hava kirliliği